19 Şubat 2012 Pazar

Hayat,Okumak ve düşünmektir

Hayat,Okumak ve düşünmektir - Mehmet kızılay

Yalnızlığın demokratlığındansa, vuslatın krallığını isterim. Sevgisizliğin tokluğundansa sevginin açlığını, ikiyüzlülüğün hükümranlığındansa aşkın esaretini isterim. Monotonluğun girdabında sürüklenen bir hayatın sıfır riskli yürüyüşüne sahip olmak yerine, maceranın riskinin zirvesinde seyreden bir hayatın koşuşturmacı serüvenine talibim. Gelenekselci ya da muhafazakâr olmamak bunu gerektirir aslında

Biçare bir yaşam içerisinde, hüzzam alınganlıkların terekesinde yol yürümenin, derin mutluluğunu yaşamamış olsam, umut ve aşk adında öncü kuvvetlerim olmasaydı, belki de bu tuhaflık algısına neden olan özgüveni yerli yerine oturtmakta güçlük çekebilirdim. Bu özgüvenle ben aşkı ve ihaneti kolaylıkla seçebiliyorum. Bu özgüven algısını dar halkalarda, birbirinin gözlerinin içine bakmaktan başka yere bakmanın çaresinin de arayışının da olmadığı mekânlarda öğreniyor insan. Burada terbiye oluyor afakî hisler. Aşkın ayyuka çıktığı yerde, dur diyebilme feraseti buralarda olgunlaşıyor..

Hayatın her yeni görüngüsü beni telaşa gark etmek şöyle dursun, yeni sürprizlere karşı daha da bileyliyorsa, yüreğimdeki aşkın nüvelerinin bile birer tohum hükmünde olmasından kaynaklanıyordur. Tohumun atom hükmünde olduğu, atom kadar güçlü tesir ettiği zamanlarda bile aşk diyebilmenin sırrı burada gizlidir. Aşk çok önemli iki unsurla ayakta kalabilir. Birincisi sevgi, ikincisi sadakat. Sevginizden eminseniz ve sadıksanız bu karşıdakine de inanma gücü bahşediyor. Siz yürekten sevdikten sonra karşıdakinin sevgisini ya da sadakati sorgulama ihtiyacı hissetmiyorsunuz zaten. İnanıyorsanız, seviyorsunuz. Sevmek, inanmaktır kendi nazarınca.

Gizem telaşında, gizem kaygısında olmadım hiçbir zaman. Hayatın kendi gizeminin kâfi olduğuna, hayatı değerli kılmanın değerleri hayat dairesine tüm varlıklarıyla dâhil etmekten öte bir şey olmadığına hep inandım. Evrendeki gizemin çözmeye gücü yetmeyen insanın adeta evreni giyinme çabası, gizemli arayışında olması şairin deyişiyle ‘’sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.’’ Anahtarın sahibinin gücünü idrak edememekten öte ne olabilir ki?

Gündelik acılarla beslenmedim. Hayatın keşmekeşinde gündelik acıların kollarında bir esaretin düşünü hiç kurmadım. Günün hesabını yapanların işidir gündelik kavramı. Zaten o yüzdendir gündelikçi derler, çalıştığının karşılığını aynı gün alan ancak iş garantisi olmayan iş türlerine. Buna günü kurtarma çalışması da denilebilir. Ömürlük hazinenin yolu açıkken gündelik payelerin peşine düşmek akıl sahiplerinin işi olamaz zaten.

Düşlemeye özel vakit ayırmadım. Öyle düşlemelerin gerçekleri düşlemek anlamına geldiğini hiç unutmadım. Oysaki düşler gerçekleşme umudundadır. Gerçekleri düş gibi evirmenin, asimile etmenin, dezenformasyona uğratmanın özgüven eksikliğinden ve korkaklıktan başkaca anlamı var mıdır? Düşlere bile dürüst yaklaşmayı beceremeyenlerin, gerçeklerle ne tür bir alışverişi olabilir ki?

Düşünmek için de ayrı vakit ayırmadım, okumak için de… Okuma saati ifadesi her zaman bana sevimsiz ve yapmacık gelmiştir. Hayatın kendisinin okumak ve düşünmek kavramlarından müteşekkil bir çember olduğunu ve evreni kuşattığını biliyorum. Yani okumak ya da düşünmek için çemberin (hayatın) dışına mı çıkılmalı? Hayatın her anını okumayan, buna düşünmeyi de katmayan kişinin iddiası ne üzerine olabilir ki… Bu tip kişiler acaba neye karşı ön alıyor, hayata karşı mı? Hayat statik midir ki yap-boz’un parçalarını yerli yerine koymanın çabasına girişiliyor

Bunları yapanlar hayatın kıyısından köşesinden tutunma çabalarından vazgeçebiliyorlar mı? Kayaların bile başkalaştığı bir evrende, insanın ya da hayatın başkalaşmaması düşünülebilir mi? Başkalaşmak bazen ötekileşmeyi de beraberinde getirir. Hayat bir rüya gibi değil ki! Gözlerini açtığında her şeyi yerli yerinde bulmak düşüncesi, gerçekten akla ziyandır. İnsanın tekâmülünü evrimle açıklamak nasıl ahmaklıksa, değişmemesini savunma tutuculuğu da o derecede olmasa da şablonculuktur, klişeciliktir, kalıpçılıktır. Rabbim iyi ile kötüyü ayırt eden kullardan eylesin hepimizi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder